Defne Samyeli hakkında..

Defne Samyeli Soru-Cevap Röportajları

Daha önce habercilik ve müzisyenlik yapan Defne Samyeli, yaptığı röportajda bilindik bilinmedik her şeyi anlattı..

Defne Samyeli Türk televizyonlarının gördüğü en özel isimlerden. Haber spikerliğini Türkiye’de farklı bir seviyeye çıkaran, üzerine sürekli bir şeyler ekleyerek çalışmalarını geliştiren, yıllar sonra üniversiteye dönüp üstelik bölüm birinciliğiyle mezun olan farklı biri. Uzun süre verdiği aranın ardından ekranlara Kurtlar Vadisi Pusu ile dönen Samyeli'nin hayatı hakkında her şeyi soru ve cevap yöntemiyle yaptığı röportajlardan alıntılar..


Beklenmedik bir şekilde  art arda hem bir single çıkarttınız hem de Kurtlar Vadisi Pusu ile televizyona geri döndünüz. Bu yeni başlangıcın artık sıcaklığı geçtikten sonra, bugün bakınca performansınızı nasıl değerlendiriyorsunuz? Nasıl tepkiler aldınız?

-Müzik beklenmedik değildi, 20 yıllık şan eğitimim ve daha önce çıkardığım bir albümüm var. Bir noktada müziğe profesyonel olarak dönecektim. Bunu single ile yaptım. Bir yandan albüm çalışması içindeyiz. Olgunlaşınca o da gün ışığına ve dinleyicisine ulaşacak. Son birkaç yılım oyunculuk üzerine yoğunlaşarak geçmişti. Benimle en bütünleşeceğine inandığım rol, ekip, yapımcı Kurtlar Vadisi Pusu’da birleşince ekrana dönüşüm ajan Zeynep’le oldu. Senaryonun yazımıyla beraber ilerleyen bir süreçte oluştukları için dizi karakterlerinin oturması zaman alıyor. Benim için Zeynep geçmişiyle, hırslarıyla, zayıflıkları ve kuvvetiyle ete kemiğe büründü artık. Bundan sonra Zeynep’in her yaşadığıyla değişen ve gelişen renklerine şahit olacağım için heyecanlıyım.


Aksiyonu bol bir rolü canlandırıyorsunuz. Genel olarak oyunculuğa ve özellikle bu role kendinizi nasıl hazırladınız?

-Oyunculuğa tutkum olduğunu kavradıktan sonra ciddi bir eğitim aldım. Önce Özay Fecht’le sonra da birkaç yıl boyunca Craft’ta eğitim veren Deniz Erdem’le çalıştım. Eric Morris metodu üzerinde yoğunlaştım. Anthony Bova’yla, sonra Eric Morris’in kendisiyle Los Angeles’ta çalıştım. Deniz’le devam ediyoruz. Yazın tekrar Los Angeles’a gideceğim. Değişik oyunculuk metotları üzerine devamlı çalışıyorum. Bir karaktere can vermek öncelikle buna uygunluk işi elbet. Bir de kendi duygularıyla bağlantıda olup bunu iletebilme meselesi. Yetenek önemli. Ama eğitim şart. ABD’de oyunculuğunda çok önemli yerlere gelmiş aktörler hep derslerde. Eric’in bir sözü var: “Yetenek ucuz ve her yerde. Önemli olan yeteneğin geliştirilmesi.” Zeynep için dövüş dersleri aldım, hala alıyorum. Hatta sadece kamera önü performans için çalışmak yerine lisanslı Tayland boksu sporcusu olup onda ilerlemeye karar verdim. Muay Thai çalışıyorum.


Habercilik yaptığınız dönemlerde Kurtlar Vadisi’yle yolunuz hiç kesişmiş miydi?

-Necati Şaşmaz’la ilk röportajı yapan benim  Show TV’de başladı Kurtlar Vadisi.O zaman ana haber anchor’ı bendim. Kanalın en iddialı işi olduğu için haber merkezi  olarak da ilgimiz ekibin üzerindeydi. Onlarla ilgili haberlerde Necati Şaşmaz’ı canlı yayına davet ettiğimi hatırlıyorum; zira sadece Polat Alemdar olarak Kurtlar Vadisi’ne değil, konuk olduğu  programlara da ciddi reyting avantajı sağlayan bir isimdi. Yine yıllar önce dizi senaryosunda uygun bir metni haber stüdyosunda sunmuş ve ‘anchor ben’ olarak Kurtlar Vadisi’nde görünmüştüm. Seyirciler o sahneyi sosyal medyada paylaşıp duruyor. Hayat sürprizlerle dolu.


Dizide aksiyon sahneleri fazla. Yaşadığınız bir kaza ya da tehlike oldu mu?

-Prodüksiyon ekibi her türlü tehlikeye karşı önlem aldığı için güvenli bir ortamda çalışıyoruz.



Kavga sahnelerinde?..

-Dövüş sahnelerinde ufak tefek çizik ve morarmalar oluyor tabii ama spordan alışık olduğum için dert etmiyorum. Onun dışında hepimiz profesyonel bir iş yaptığımızın bilincindeyiz, tedbirimizi almış oluyoruz.


Sizi zorlayan bir şey yok mu?

-Beni biraz zorlayan bir şey varsa o da soğuk hava. Bazen sıfırın altında soğukta incecik kıyafetlerle saatlerce çekim yaptığımız oluyor. Gerçekten tüm ekibin her sahnede büyük emeği var.


Zeynep’le benzeşen yanlarınız var mı?

-Zeynep’in çok sıradışı bir hikayesi olmasına rağmen bazı yaşanmışlıklarımız çok benziyor. Özelliklerimiz de. Bir kere tam bir survivor. Kuvvetli, risk almaktan çekinmeyen, inandıkları uğruna sonuna kadar savaşabilecek bir kadın.


Ajan olunca elinize silah aldınız. Silahla bu ilk buluşmanız mı oldu?

-Asker kızıyım. Ateşli silahlarla ilk tanışmam babam sayesinde oldu. Poligon tecrübem var, ama Kurtlar Vadisi’ne kadar yıllarca elime silah almamıştım.


Ajan Zeynep dövüşüyor ve siz de dövüş sporlarına yabancı değilsiniz. Bu eğitime ne zaman başladınız?

-Dövüş sporlarına merakım bundan 6-7 yıl öncesinde başladı. Sanat olarak gördüğüm dövüşte eğitim alıp derinleşmek için bir vesile bekliyordum. Bu rol tam bir fırsat oldu. Tekvando’ya meraklıydım ama şimdi Muay Thai çalışıyorum. Lisanslı sporcu olacağım. Kamera önü teknikler açısından dublör eğiten profesyonel bir hocayla çalışıyorum ama hedefim Tayland boksunda en iyi seviyeye gelebilmek.


Kadınların ezildiği bu ülkede sizin ekranda erkekleri dövmenizin kadınlara keyif verdiğini biliyor muydunuz?

-Öyle, değil mi? (gülüyor) Bana gelen tepkiler de o yönde. Ülkemizde jeune-damme rollerinin neredeyse tamamı ezilen, aldatılan, acı çeken kadın karakterler için. Zeynep hem kadın, hem de olabildiğince ‘maskülen’. Ruh ve beden olarak güçlü ve bu gücü erkekler üzerinde kullanmaktan çekinmeyen bir kadın. Onun hikayesini anlatıyor olmaktan dolayı çok memnunum.



Dizi sürelerinin uzunluğu herkesin şikayeti. Siz de muhtemelen Kurtlar Vadisi Pusu öncesi bu durumu gözlemliyordunuz. İçine girdikten sonra bu yoğunluk ve tempo için ne düşünmeye başladınız?

-Ben şikayetçi değilim; çünkü Kurtlar Vadisi Pusu diğer diziler gibi uzun değil. Hatta süre olarak kısa. Buna rağmen gün birincisi olması da gerçekten büyük başarı. Bununla birlikte bazen sabahlara kadar çok yoğun çalışıyoruz. Ben bu tempoda çalışmaya alışığım, o nedenle hiç zorlanmıyorum.


Oyunculuk temposu dışında normal bir gününüzü nasıl geçiriyorsunuz?

-Rutin bir günüm yok. Bazen eve sabah 5’te geliyorum. O günün büyük bölümü uykuya gidiyor, kalanı da çocuklarıma. Kendime boş vakit yaratmaya çalışıyorum. Bu zamanları da meditasyon, müzik ve dövüş sporlarıyla geçiriyorum.


Bir röportajınızda, “Televizyon haberciliği beni heyecanlandıracak bir sektör olmaktan uzaklaştı,” diyorsunuz. Neler bu etkiye neden oldu sizce? Bilindik, klasikleşen haber sunuculuğu dışında bu heyecanı geri getirecek bir yöntem var mı aklınızda?

-Yanlış anlaşılmasın, heyecan benim için bitti. Sektörde şu an emek veren arkadaşlar -hele gençler- büyük keyifle çalışıyor olabilirler, onu bilemem. Ben harika ekiplerle haber televizyonculuğun en önemsendiği dönemde en iyi işlere imza attım. Haber, rekabetiyle, canlı yayın konuklarıyla, her önemli olayda yayındaki programı keserek yaptığımız yayınlarıyla “ehemmiyetli” bir işti. Ve benim için büyüleyiciydi. Büyük bir heves ve açlıkla her bilgiyi beynime kazıdığım, kendi haber kaynaklarımı yarattığım, her yayını nakış gibi işlediğim programlarım oldu. 10 yıl önce o heyecan azaldı benim için. O dönem biraz da bir yandan ABD televizyon ve gazetelerine freelance çalışmaya başladığım günlere denk geliyor. CBS ve Fox’taki meslektaşlarımın heyecanları, profesyonellikleri, beklentileri ve koşullarının bizimkilerden ne kadar farklı olduğuna şahit olmamla başladı, kafamdaki bu ayrılık. Haber televizyonculuğunda, “Biz de çıtamızı yükseltelim,” diye göle maya çalmaya başlamıştım. Yazlarımı New York’ta Columbia’da ders veren TV ve gazete hocalarıyla geçirdim, önemsediğim kitaplardan bölümleri Türkçeye çevirerek genç arkadaşlarımız için ders kitabı hazırladım. Bahçeşehir Üniversitesi’nde bir dönem “Medya Uygulamaları” dersi verdim. Geçen yıllarla birlikte sektörde genel olarak haber bütçeleri daraldı, daha az tecrübeli ekiplerle yola devam edilir oldu. Haber ajansları ve internet üzerinden yürütülen bir anlayış hakim. Benim sevdiğim bol canlı yayın röportajlı, özel haberli yayıncılık tarzına talep kalmadı.


Büyük kızınız Deren Talu ile anne-kızın ötesinde sağlam bir arkadaşlık ilişkiniz var. Ona meslek seçimi konusunda ne gibi tavsiyelerde bulunuyorsunuz?

-İki çocuğumla da öyle. Onlar benim hayattaki en büyük hazinem. Hem bebeklerim, hem en yakın arkadaşlarım, sırdaşlarım. Her iki kızım da meslek seçimlerinde yüreklerinin götürdükleri yere gitsinler isterim. Ne istiyorlarsa onu denesinler. Bir fırsat versinler, baktılar olmadı başka bir şeye yönelsinler. Kendilerine hata yapma ve başarısız olma hakkını tanımazlarsa başarılı ve mutlu olamazlar. Bir mesleğe yeterince emek vermenin önemini aşıladım onlara. Toprağa bir tohum ekmek gibi. Suyunu gübresini vermeden, filizin büyümesini beklemeden vazgeçmek olmaz. Bekleyeceksiniz ki filiz, ağaç olsun.


Bebekliğini herkesin hatırladığı, ünlü bir ailenin çocuğu olarak Deren Hanım’ın yurt dışında okumasının getirdiği artı ve eksileri nasıl değerlendirirsiniz?

-Burası Deren’in vatanı. Ama Deren’in üniversite eğitimi için yurt dışında olmasını kişisel gelişimi ve bireyselliği için önemli buluyorum. Çünkü bu kültürün anneleri olarak çocuklarımızı fanus içinde büyütüyoruz. Ben de farklı değilim. Yurt dışında kendini idare etmek, hele bu genç yaşta kolay iş değil. Üstüne bir de farklı kültürlerden birçok farklı insan ve eğitimle Deren her geçen gün daha çok gelişiyor.


Çok farklı alanlarda başarısını kanıtlamış biri olarak bundan sonrası için gerçekleştirmek istediğiniz ne gibi hedefler kaldı?

-Kısa süreli birkaç hedefim, ama kocaman birçok hayalim var. Önümde ilk olarak gözükenler Zeynep’in hikayesini Kurtlar Vadisi Pusu’ya en çok katkıyı verecek şekilde geliştirip güçlendirmek. 2016 içinde bir sinema filmi dileğim var. Albümü de yetiştirebilirsem harika olur. Bir sonraki yıl için, ancak hayal kurabilirim. Hayat bana uzun süreli hedef koymamayı öğretti. Yarının size ne sürpriz hazırlayacağı hiç belli olmuyor. En önemlisi sevdiklerinize ve ailenize sıkı sıkı sarılmak. Her hayal, hedef, amaç, onlarla anlamlı ve güzel.


Ülkemizdeki kadına şiddet nasıl sona erebilir?

-Kadına şiddetin sona ermesi annelerin elinde. Erkek kadına saygının ne demek olduğunu önce kendi ailesinde görüyor. Erkek evlatlarımıza kadın- erkek herkesin hayatının kutsal olduğunu biz aşılamazsak, kadını ‘mal’ olarak gören ve ona eziyet ederek egosunu tamir etmeye çalışan zihniyet hep kazanacaktır. Kadına şiddetin bitmesi için bir zihniyet devrimi lazım.

"Kurtlar Vadisi Pusu'nun 287. Bölümü" nde, konseye ihanet eden Stanley'in öldürülmesinde büyük rol oynayan Asya (Defne Samyeli), Yusuf Kuzuzade ve Polat Alemdar ile yaptığı ortak çalışma sonra hem Stanley'in konsey başkanı tarafından öldürülmesini sağlamış hem de Sergey Zarkov'un, Yusuf tarafından öldürülmesine sebep olduğu bölümden kareleri sizler için seçtim.

submit to reddit
Parodik İçerik Paylaşım Platformu

Bu İçeriğe Tepki Ver (en fazla 3 tepki)

Facebook Yorumları