Bir garip yolcuyum.
Babam arabaya bindi ve kardeşlerim okulun yolunu tuttular . Belki de bu onları son görüşümdür.. Oysaki herşeye rağmen ne güzel günler yaşamıştık diye geçiyorum içimden. Abi olmak zordur bu tür yerlerde. Hele birde okulu bıraktıysanız. Her işini yapar yinede kimseye yaranamazsınız. Evin beslemesi gibi ne yediğiniz ,nezaman dinlendiğiniz kimsenin umrumda değildir. Zaten bundan sebeb kendi yoluma bakmam lazım diyorum. Arada birde olsa oynadığımız oyunlar geliyor aklıma. Eğlendiğim nadir zamanlardı. Ebeleme oynarken kardeşim muratın düşüp kafasının kanaması mesela içimi çok acıtmıştı. Fakat onun için bile dayak yemişliğim aklıma geliyor.
Şöyle son bi defa köyümüze bakarak annemin yanına doğru ağır adımlarla yürüyorum. Annem çok konuşan babamın yanında ezgin yinede herşeye katlanabilen güçlü bir köy kadını.
-Nere gidiyon leyn köyün delisi gibi giyinmişsin?
- Bakkala ana. Tüpü doldurtup gelicem.
-Ee ne sallanıyon ? Ayağı yanmış it gibi dolaşmada git gel çabuk..
- Ver o mübarek elini bi öpim ana.
- Ne oluyor leyn delioğlan?
- Hiiiç.. Anam değilmisin?
- Hay eşsoğlusu yenimi geldi aklına? Afferin öp bakim.
Elini öpüp bide kocaman sarıldım anneme. Aklına gelmez tabi kaçıp gideceğim. Şimdi yapmam gereken şey belli. Patika yoldan bi kamyon durdurup tren istasyonuna kadar gidebilmek.Yola çıktım. Kar yağmasada etraf beyaz bitki örtüsüyle kaplı. Çok fazla araba geçmiyor. Bir iki denemeden sonra üşümeye başladım köyümüzü'de izliyorum. Bi daha nah gelirim buraya diye düşünüyorum. Ben köye dalmış bunları düşünürken bi kamyon önümde duru verdi.
-Nereye böyle aslan..
-İstasyona Emmi..
- Atla bin çabuk donacaksın.
-Eyvallah Emmi.
Kamyona attım hemen kendimi. Nasıl mutluyum yolculuk başladı artık.
- Adın ne yeğenim?
- Erkan.
-Ben de Halis. Yolculuk nereye? Hayır mı ? Şer mi?
- İstanbul 'a Halis Emmi . Çalışmaya
- Kimin kimsen var mı orda?
-Heya. Dayımgiller var orda onların yanına gidicem.
İstasyona kadar iki saat yolculuk yapıyoruz. Halis emmi Ankarda' da yaşıyor. "Büyük şehrin büyük sıkıntıları olur" diyerekten binlerce nasihatta bulundu bana. Bi çoğunu aklım almasada kulağıma küpe olanlar oldu.
İstasyona yakın bi yerde kamyondan inip yürümeye başladım . Babam acaba dönmüşmüdür? Annem gelmediğimi farketmişmidir. Yürürken İstanbul da ne yapacağımdan çok bunları düşünüyorum. En acısı ise kendi annemin babamın "iyiki defolup gitti" diye sevinmesi. Elimdeki tüpü İstasyonun yakınındaki Bakkala satıyorum ve bilet alıyorum . Altı saat sonra kalkacak tren. Bende o zamana kadar garın sıcak olan bi yerinde dinlenirim.
Saatler geçmek bilmiyor. Sürekli garın saatine takılıyor gözüm. Henüz iki saat geçmiş. Bu arada bi İstanbul korkusu da sarmadı değil hani . Dayımlara gidicem fakat bildiğim tek şey Fikirtepe . Orayıda sormam yeterli diye düşünüyorum. Simit alıyorum bide sıcak çay dışarıyı izliyorum hayal kuruyorum.
-Hassiktir !! Oda ne?
Gece araba farı görmüş tavşan gibi kala kaldım resmen .. İstasyonun tam karşısında bizim köyden Selami Emmi! Şimdi yandım işte kesin babamla beni aramaya geldiler. İçeri doğru yürümeye başladım. Ulan bütün hayallerim suya düşücek. Gardan dışarı atıyorum kendimi. Bi plan yapmam lazım. Aklıma sadece 4 saat ortalıkta görünmemekten başka hiç bişey gelmiyor. İstasyonda bilet satan gişeyi gören bi ağacın arkasından bakarak babamı arıyor gözlerim. Selami Emmi göz hapsimde zaten. Önünde bir iki kişi var ama babam'mı değil'mi tam kestiremiyorum. Bi an kuyrukta olan biri arkasını dönüyor ve aklıma gelen başıma geliyor. Babam ve Selami Emmi beni aramaya çıkmışlar. Şimdi işler değişti. Trenin kalkmasına henüz dört saat var ve benim görünmez olup o trene binmem gerek.....
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere...
Facebook Yorumları