Kaçış, macera,aksiyon.
O kış bütün köye sağlam bir kar düşmüştü. Gece 7 kardeş evin salonunda koyun koyuna ,sabaha sönmüş olacak sobanın tavana vuran gölgesiyle hayaller kurup her zamanki gibi uyumaya çalışıyoruz. Yarın onüç yaşıma giricem. Diğer kardeşlerim benden oldukça küçük yaştalar. Onlar sabah okula gitmenin telaşıyla uğraşacaklar bense babamla birlikte koyun yemletmeye gidicem. Yaşım henüz onüç ama kafamda birçok soru işareti var. Ne olacaktı benim sonum. Okula erken yaşta veda ederek bir yiğitlik yapmıştım oysaki.Annemi ve babamı karşıma ilk defa ozaman almıştım. Kendi kararlarımı vermek daha özgür hissettirsede her zaman kolay olmuyordu ne yazıkki. Çünkü anlayışsız ,asabi ,kavgacı bir babanın çocuğu olmak gerçekten kendi kendine karar almayı imkansızlaştırıyor. Kafamda aile baskısı babamın hergün tokadını yiyerek uyanmam yaşıtlarımın oyun çağındaki iken ,benim çobanlık yapmak zorunda bırakılmam gerçekten kabul edilebilir değildi. Bugüne kadar yediğim dayakların yaptığım işin yaşadığım hayatın bana göre olmadığını düşünüp durdum. Peki ne yapmalıydım? İçime sinmeyen bana göre olmayan bi hayatı nasıl yaşarım? Aslında bu gece tavana vuran soba ateşini izlerken aylardır düşünüp verdiğim karar kendimi bana daha çok özgür hissetirecekdi ve bu beni daha da mutlu ediyordu.
Sabah saat altı kardeşlerim hala uyuyor. Ben ise elimde ekmek arası peynir salonda üstüme kirli kıyafetler giyiyorum ahıra girmek için. Hoş zaten temiz kıyafeti giyebilecek bi yere gittiğimiz yok. Babamın uyanmasıyla ahırın yolunu tutuyoruz. Yürürken yolda bile söyleniyor adam.
- erkan evladım ayakta yemek yenmez.
-Tamam baba bir dahakine oturarak yerim.
Sanki kuş sütü eksik sofrada ayakta yaptım kahvaltımı. Giyinirken yemesem kahvaltı bile yapamam aslında. "Neden geç kalıyorsun erkan" " iki saate giyinemedin erkan" vs. Ulan Sanki evlatlık almışlar beni. Bunca şeye katlanmak benim için intihar sebebi. Neyseki bir planım var ve o planı uygulamak için en uygun gün bugün. Aylardır düşünüp durduğum ince eleyip sık dokuduğum hayalini kurduğum gün bugün. Oldukça heyacanlıyım aslında ,İçimde korku ile karışık bir mutluluk var. Hele bi öğlen olsun da o vakte kadar bana zülüm gelen herşeye eyvallah.
-hadi lan acele et.
-Tamam baba.
-Lan geri zekalı.
-Efendim baba.
-Şu el arabasını getir hele.
-Getiriyorum..
Bu nasıl bir hayat ya! İş yaparken bile binbir hakaret ve küfür duymak zoruma gidiyordu. Neyseki bugün öğlen son. Babam Ereğli ye doktora gidicek. Bana ise bu saçma sapan yerden kaçmak için en az iki saat kazandıracak bu! Ait olduğum yer burası değildi. Ait olduğum yer; Her yaz köye ziyarete gelen dayımın çocuklarının anlatmasıyla gözüme harikalar diyarı gibi gelen, denizin mavi , taşın altın,toprağın ise parayla dolu olduğu , zenginlerin ,artistlerin bol olduğu kimsenin aç kalmadığı istanbuldu. Sadece saatler vardı. Yola koyulmama. Diyorum ya! Çok heyecanlıyım aslında ve çokta korkukuyorum. Ya kaçamazsam ya yakalanırsam diye. Yakalanırsam herhalde babam beni öldürene kadar döver. Amaaan öldürsün. Bu hayatı yaşamaktansa ölmek daha şereflidir benim için.
Ahırdan çıkıyoruz işimiz bitti. Babam eve girip hazırlanmaya başladı. Tek araç var Ereğli ye giden ve oda her sabah en geç dokuzbuçukta hareket ediyor.Ben ise gözüm kapıda dışarıya çıkmasını bekliyorum. Son bi kez daha ihtiyacım olan şeyleri düşündüm. En önemlisi de gidebilmek için para.. Çokta önemsemiyorum aslında bi kamyona dur dur yapsam giderim elbet. Babam evden elinde tüple çıktı.
-Erkan şu tüpü doldurt al şu parayıda.
Allah yüzüme baktı!! Demek ki bu bi işaret İstanbul benim için hayırlı olacak. Elimde bir tüp ve birazda para var artık. Babam yavaş yavaş araca doğru yürümeye başladı. Kardeşlerim ise okul için hazırlanmış son bi defa sarılıp öptüm hepsini. Annem ise süt sağıyor. Onu da görmeden gitmem asla. İlk defa uzun süredir temiz kıyafetlerimi giydim. Ayakkabım yırtık fakat hiç önemli değil İstanbul da En fiyakalısını alırım nede olsa....
Yazının Devamını Buradan Okuyabilirsiniz... >> Yaşanmamış Hayatlar ( Yolcu Yolunda Gerek )
Okan TürkDoğan
Facebook Yorumları